26 Mayıs 2008 Pazartesi

*BEŞ ÖNEMLİ DERS*

*BEŞ ÖNEMLİ DERS*Birinci Ders:Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Benokulun en iyi ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadangeldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru söyleydi :'Hergün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedır ?'Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerlerisılerken, hemen hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı birkadındı. 50'lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki !Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken biröğrenci, son sorunun test sonuclarına dahil olup olmadığını sordu.'Tabii, dahil' dedi, Hocamız...'İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsibirbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizihak eden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba'demeniz gerekse bile...'Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da...Dorothy idi.İkinci Ders :Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama Otoyolunun kenarındaduran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmurarağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeyeçalışıyordu. Geçen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lıyıllarda bir beyazın bir zenciye, hem de Alabama'da, yardımakalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Birtaksi durağına bıraktım.Ayrılırken ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra,kapım çalındı.Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de notekliydi, armağanda...Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunçyağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti.Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizinsayenizde ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayıbaşardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden sizive başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın...En İyi Dileklerimle, Bayan Nat King Cole.'Üçüncü Ders :Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında birçocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu:'Çikolatalı pasta kaç para ?''50 Cent.'Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:'Peki, Dondurma Ne Kadar ?''35 Cent.' dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda yığınlamüşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukladaha ne kadar vakit geçirebilirdi ki...Çocuk parasını bir daha saydı ve'Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?' dedi.Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve ötekimasaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi.Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu,birden. Masayı sanki akan gözyaşları temizleyecekti. Boş dondurmatabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 Cent'lik bahşiş duruyordu..Dördüncü Ders :Yolumuzdaki Engeller...Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocamanbir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım nelerolacak diye gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlükervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlenekadar. Hepsi kayanın etrafından dolasıp saraya girdiler. Pek çogu kralıyüksek sesle eleştirdi.Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkınasıkına itmeye başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı dayolun kenarına çekti.Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eskiyerinde bir kesenin durduğunu gördü.Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...'Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.' diyordu kral.Köylü, bügün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir dersalmıştı.'Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek birfırsattır.'Beşinci Ders :Önemli Olan Vermektir..Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler.Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi.Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi bir şekilde kurtulmuş ve kanındao hastalığın mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumubeş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğinisordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve'Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı' dedi.Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor vegülümsüyordu.Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçükçocuğun yüzü de giderek soluyordu...Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :'Hemen mi öleceğim ?'Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütünkanı verip, öleceğini düşünüyordu.

Hiç yorum yok: